Giriş
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Sudan ve Batı dünyasının gündeminde önemli bir yer edinen Güney Sudan meselesi, uzun süren mücadeleler sonucunda 2011 yılında bağımsızlıkla sonuçlanmıştır. Güney Sudan’ın bağımsızlığını kazanması, önce Sudan’ı, ardından da komşu ülkeleri derinden etkilemiştir. Etnik ve dini ayrılıkların belirgin olduğu Güney Sudan sorunu, uluslararası basın tarafından da İslam ve Hristiyanlık arasındaki bir çatışma olarak yansıtılmıştır. 2011’de yapılan halk referandumunun sonuçları özellikle Batılı ülkelerce memnuniyetle karşılandı. Güney Sudan’ın Sudan’dan ayrılması, demokrasi zaferi, bağımsızlık mücadelesi ve kendi kaderini tayin etme hakkı olarak değerlendirildi. Küresel aktörlerin aktif olarak rol aldığı bu ayrılma süreci, uluslararası medyada Güney Sudan için yeni ve refah dolu bir başlangıç olarak sunuldu ve halkına büyük umutlar verildi. Ancak bağımsızlık sonrası gelişmeler, beklentilerin aksine hızla olumsuz bir seyir izledi. Afrika’nın en genç ülkesi olan Güney Sudan, 2013 yılından bu yana iç savaş içinde. Bu süreçte 300 binden fazla insan hayatını kaybetti, 1,5 milyondan fazla insan çevre ülkelere kaçmak zorunda kaldı ve 2,1 milyon insan ülke içinde yerinden oldu.
Gerilimin Kökenleri
İngiliz-Mısır ortak mülkiyeti günlerinden beri Sudan resmi olarak iki bölgeye ayrılmıştı: Kuzey ve Güney. Çoğunluğu Arap ve Müslüman olan Kuzey, Fransız sömürge yetkililerinin “faydalı ülke” olarak adlandırdığı, mevcut kaynakların ve her türlü gelişmenin yoğunlaştığı bölgeyi oluşturuyordu. Afrikalı ve “dinsiz” olan Güney ise, kaynakları olmayan, kendi haline ve misyonerlere bırakılmış, aynı zamanda köle yağmacılarından korunması gereken uzak bir bölge olarak görünüyordu (Marina Ottaway, 2012). İngilizlerin sömürgecilik döneminde uygulamaya koyduğu “Kapalı Bölge (Close District)” politikası, Güney Sudan’ın Sudan’ın geri kalanı ile bütünleşmesinin önündeki en büyük engeli oluşturmuştur. İngilizlerin “böl ve yönet” stratejisine uygun olarak uygulanan bu politika, kuzeyden güneye inen Arap kültürel etkisini (İslamı) kırmayı amaçlamıştır. Bu politikanın bir sonucu olarak, Güney Sudan’da eğitim faaliyetleri büyük ölçüde misyoner kurumlar tarafından yürütülmüştür. Bu durum, Sudan’ın geri kalanından bağımsız, yeni bir Hristiyan Güneyli kimliğine sahip elit bir tabakanın oluşmasına yol açmıştır. Batı ile Hristiyanlık üzerinden bağ kuran bu Güneyli elitler, ayrılıkçı hareketin motor gücü haline gelmiştir. İngilizler, Güney Sudan’ın bir kısmını Uganda’ya, bir kısmını ise Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne dahil etmek istemişlerdir. Ancak, 1947’de yapılan Rajaf Konferansı ile Güney Sudan, Sudan’ın bir parçası olmaya devam etmiştir. Sudan’ın 1956 yılında İngiliz yönetiminden bağımsızlığını kazanmasından bir yıl önce belirginleşmeye başlayan Güney Sudan sorunu, sonraki yıllarda Sudan’ın ana gündemi olmaya devam etmiştir. 1955 yılında bölgesel özerklik talepleri doğrultusunda Sudan’ın güneyinde başlayan Anyanya İsyanı (Anyanya I), 1972 yılına kadar sürmüştür. Sudan’ın ilk iç savaşı olarak bilinen bu 17 yıllık süreçte yarım milyon insan hayatını kaybetmiştir. İsrail, Uganda ve Etiyopya tarafından desteklenen güneydeki ayrılıkçı gerillalar, sonunda Güney Sudan Kurtuluş Hareketi’ni (SSLM) kurmuşlardır. Bu dış destek sürecinde, İsrail-Etiyopya iş birliği özellikle dikkat çekicidir. Etiyopya-Sudan sınır bölgelerinde kurulan mülteci kamplarından seçilen bazı kişiler, düzenli aralıklarla İsrail’e silahlı eğitim için gönderilmiş ve daha sonra SSLM saflarına katılmışlardır. Kuzey ve Güney arasında yapılan Addis Ababa Anlaşması ile Sudan’ın güney bölgesi Güney Sudan olarak özerklik kazanmıştır (NATHAN, 2011). Ancak taraflar arasındaki anlaşma 1983 yılına gelindiğinde bozulmuş ve II. Sudan İç Savaşı başlamıştır. İç savaşın tekrar başlamasının tek sebebi olarak 1983 yılında Sudan’da şeriat ilan edilmesi gösterilse de, Sudan’ın güney eyaletlerinde Amerikan şirketlerinin yaptığı petrol keşiflerinin de büyük önemi bulunmaktadır. Bu mücadele etrafında şekillenen iç savaş 22 yıl devam ederek 2005 yılına kadar sürmüştür. II. Sudan İç Savaşı, hem ülke ekonomisine hem de Sudan’ın siyasi istikrarına büyük zarar vermiştir. Ülkenin mali kaynakları ve insan gücü bu savaşlarda heba olmuştur. 1983-2005 yılları arasında yaşanan iç savaş, 2 milyon insanın ölümüne ve çatışma bölgelerinde gıda krizlerinin ortaya çıkmasına neden olarak büyük insani krizler doğurmuştur. Büyük bir travma bırakan bu iç savaş, 2005 yılında taraflar arasında Kenya’nın başkenti Nairobi’de imzalanan Kapsamlı Barış Anlaşması ile sona ermiş ve bu anlaşma, özerk yapıdaki Güney Sudan’ın bağımsızlık kazanması için self-determinasyon yolunu açmıştır. (Sarwar, 2011). 1983-2005 yılları arasında Güney Sudan davasının temel itici gücü, Güneyli elitlerin önderliğindeki SPLM/A (Sudan Halk Kurtuluş Hareketi/Ordusu) olmuştur. Bu süre zarfında, Güney Sudan’ın bağımsızlık mücadelesi John Garang’ın liderliğinde yürütülmüştür. Ancak, 1991’de SPLA içindeki Garang’ın liderliği sorgulanmaya başlamış ve Riek Machar, Gordon Kong ve Lam Akol’un önderliğinde SPLA-Nasır adlı yeni bir fraksiyon ortaya çıkmıştır. Bu fraksiyon, özellikle Nuer ve Shilluk etnik gruplarının yaşadığı bölgelerde destek bulmuş ve SPLA ile SPLA-Nasır arasında yoğun çatışmalar yaşanmıştır. Güney Sudan’da etnik topluluklar arasında savunma amaçlı silahlı birlikler kurmak olağan bir durumdur. Bu birlikler, genellikle sığırlarını ve topraklarını korumak amacıyla oluşturulmuş olup, etnik aidiyetler ön plandadır. Ancak 1991’de Bor’da Dinka etnik grubuna mensup 2.000 sivilin Nuer Beyaz Ordusu (Nuer White Army) tarafından katledilmesi, Dinka ve Nuer arasındaki tansiyonu artırmıştır. Nuer Beyaz Ordusu, Nuer klanlarının desteğiyle daha etkili bir bölgesel güç haline gelmiştir. SPLA-Nasır fraksiyonu, Dinka kökenli John Garang liderliğindeki SPLA’ye karşı gücünü artırmak ve Garang’ı devirmek için Sudan hükümetinden destek almıştır. Ancak Garang’ın karizmatik liderliği ve SPLA içindeki güçlü konumu nedeniyle bu hedeflerine ulaşamamışlardır. SPLA-Nasır’a katılımlar olunca, hareketin adı SPLA-United olarak değiştirilmiştir. Kenya Devlet Başkanı Daniel Arab Moi ve Amerika’nın, Garang ve Machar’ı uzlaştırma çabaları da sonuçsuz kalmıştır. 1994’te Riek Machar, hareketin liderlerinden Lam Akol’u devre dışı bırakmış ve hareketin adını Güney Sudan Bağımsızlık Hareketi (SSIM/A) olarak değiştirmiştir. 1996 ve 1997’de Sudan hükümeti ile yaptığı işbirliği sonucunda Riek Machar, Güney Sudan Savunma Gücü’nün (SSDF) başına geçmiştir. Bu yolla Sudan hükümetinden finansman ve silah temin etmiştir. Ancak bu ilişki 2000 yılına kadar sürmüş, daha sonra Machar, kendine sadık birliklerle Sudan Halk Savunma Gücü/Demokratik Cephe’yi (SPDF) kurmuştur. Nihayetinde, 2002 yılında John Garang ile uzlaşarak, SPDF birliklerini SPLA’ya dahil etmiş ve SPLA içindeki Nuer birliklerinin başına geçmiştir. 2005’te gerçekleştirilen Kapsamlı Barış Anlaşması sonrası kurulan Güney Sudan hükümetinde Machar, başkan yardımcılığı görevine getirilmiştir. Sudan hükümeti ile SPLM/A arasında 2005’te imzalanan Kapsamlı Barış Anlaşması, 2005 yılına kadar süren iç savaşı sona erdirmiş ve Güney Sudan’ın bağımsızlık kazandığı halk referandumunun yolunu açmıştır. Aynı yıl John Garang, Uganda ziyareti sonrası bir helikopter kazasında hayatını kaybetmiş ve onun yerine yardımcısı Salva Kiir Mayardit seçilmiştir. Sudan’ın birlikteliğini savunan ve her iki ülke içinde birliğin mümkün olduğuna inanan son büyük güneyli lider Garang’ın ani ölümü sonrasında, daha ayrılıkçı fikirlere sahip Mayardit’in liderliğe gelmesi, Sudan için birliktelik şansının sona erdiği anlamına gelmiştir. 2005-2011 yılları arasında SPLM, referandumda Güney Sudan’ın ayrılması yönünde yoğun propaganda yapmıştır.
John Garang’ın Ölümü’nün Yansımaları
ABD’de eğitim görmüş bir lider olan Dr. John Garang de Mabior, Iowa Eyalet Üniversitesi’nde Zirai Ekonomi alanında doktorasını tamamladıktan sonra ABD’de askeri eğitim almıştır. Sudan’ın güneyinde ayrılıkçı bir hareket olan SPLM’yi kurup örgütün siyasi kanadının başına geçmiştir. Uzun yıllar Sudan hükümetine karşı silahlı mücadele vermiştir. İyi derecede İngilizce ve Arapça bilen Garang, ABD başta olmak üzere birçok Batılı devlet tarafından desteklenmekteydi. 9 Temmuz’da Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni ile görüşmek üzere Uganda’ya giden Garang, aynı gün akşam ülkesine dönerken kendisini taşıyan helikopter Sudan-Uganda sınırında düşmüş ve Garang ile birlikte toplam 13 kişi hayatını kaybetmiştir. Sudan Hükümeti’nin haberi doğrulamasının ardından başkent Hartum’da merkez hükümet ve SPLM yanlıları arasında çatışmalar çıkmıştır. Sudan Devlet Başkanı Omar Al-Bashir ve SPLM liderleri, Garang’ın ölümünün barış sürecini sekteye uğratmaması gerektiğini vurgulayarak barış çağrıları yaptılar. BM Genel Sekreteri Kofi Annan ve Amerika Birleşik Devletleri de Sudan halkını sakin ve sağduyulu davranmaya çağırmıştır. Garang’ın helikopter kazası sonrası birçok kişi bunun bir kaza mı yoksa suikast mı olduğu konusunda şüpheye düşmüştür. Sudan hükümeti yıllardır başını ağrıtan güney sorununu çözmüş görünse de, güneyliler otonomiye kavuşmuş ve ülke yönetiminde daha fazla söz sahibi olmuşlardı. Bu istikrarın sağlandığı bir dönemde SPLM liderinin ölümü, hoşnutsuz bazı grupların Garang’ı ortadan kaldırmış olabileceği şüphelerini doğurmuştur.. Garang’ın ölümünden sonra boşalan SPLM liderliğine ve Sudan Devlet Başkan Yardımcılığı’na Salva Kiir getirildi. Kiir, Garang kadar eğitimli olmasa da, anlaşmayı desteklemekteydi. Kiir’in SPLM’nin askeri kanadını yönetmesi ve güneyde halk arasında popüler olması, yeni dönemde anlaşmanın devam ettirilmesi için olumlu bir işaret olarak görülmekteydi.
Güney Sudan İç Savaşı
2011 yılının Ocak ayında yapılan referandumda, Güney Sudan halkının %98,83’ü bağımsızlık için oy kullandı ve bu, Afrika’nın 54. ülkesinin doğuşunu sağladı. İsrail ve Amerika başta olmak üzere birçok ülke hızla Güney Sudan’ın bağımsızlığını tanıdı. Yeni devlet hızla parlamento ve anayasa gibi kurumları hayata geçirdi ve ulusal kimlik inşasına başladı. 2011 Anayasası ile Arapçanın etkileri silinmeye çalışılarak İngilizce, resmi dil olarak kabul edildi. Diplomatik ilişkiler İsrail, Amerika ve Avrupa ülkeleri ile kuruldu. Ancak etnik gerilimler hızla çatışmaya dönüştü. Nuer etnik topluluğu, Nuer Beyaz Ordusu ile Murle etnik topluluğu ise George Athor liderliğinde Güney Sudan Demokrasi Hareketi/Ordusu (SSDM/A) ile haklarını savunmaya başladı. SSDM, 2010-2013 yılları arasında SPLM/A’ya karşı mücadele etti. 2013 yılında, Dinka etnik kökenli Devlet Başkanı Salva Kiir’in, Nuer kökenli yardımcısı Riek Machar’ı görevden almasıyla iç savaş patlak verdi. Machar, SPLM-IO’yu kurarak direnişe geçti. Güney Sudan Ordu birlikleri ile Machar’a bağlı Beyaz Ordu arasındaki çatışmalar, halkın büyük bir kısmının yerinden edilmesine ve ülkede ciddi insani krizlere yol açtı (Wagner, 2013). BM, ülkedeki durumu “topyekûn etnik temizlik” olarak nitelendirdi. Çatışmaların yanı sıra petrol üretimindeki %40’lık düşüş, ekonomik krizi de derinleştirdi. Siyasi istikrarsızlık nedeniyle dış yatırımlar azaldı ve enflasyon %837 seviyesine ulaştı. BM, çatışmaların sona ermesi için silah ambargosu tartışsa da, etkili olacağı şüphelidir, çünkü çevre ülkelerden temin edilen silahlar yaygın olarak kullanılmaktadır. Güney Sudan, bağımsızlığını kazandıktan sonra hem siyasi hem ekonomik hem de insani krizlerle boğuşmaktadır.
Güney Sudan Üzerindeki Etkiler:
- Mülteci akını arttı.
- Sınır güvenliği endişeleri arttı.
- Ekonomik kalkınma sekteye uğradı.
- Barış anlaşması risk altında.
Güney Sudan’ın Karşılaştığı Zorluklar:
- Siyasi İstikrarsızlık
- Yoksulluk ve Açlık
- Altyapı Eksikliği
- Yolsuzluk
- Etnik Çatışmalar
Güney Sudan’ın Fırsatları:
- Petrol Zenginlikleri: Güney Sudan, Afrika’nın en büyük petrol rezervlerinden birine sahiptir. Bu kaynaklar, ülkenin kalkınması için önemli bir gelir kaynağı olabilir.
- Tarımsal Üretim Potansiyeli: Güney Sudan’ın bereketli toprakları ve bol yağışları tarımsal üretim için idealdir. Ülke, gıda güvensizliğini ortadan kaldırmak ve ihraç için ürün üretmek için bu potansiyeli kullanabilir.
- Genç Nüfus: Güney Sudan’ın nüfusu çok gençtir. Bu durum, ülkeye bir iş gücü ve girişimcilik kaynağı sağlayabilir.
- Barış Anlaşması: 2018 yılında imzalanan barış anlaşması, Güney Sudan’da kalıcı bir barışa giden yolu açabilir. Bu durum, ülkenin kalkınmasına ve refahına katkıda bulunabilir.
- Uluslararası Yardım: Güney Sudan, uluslararası toplumdan önemli miktarda yardım almaktadır. Bu yardımlar, ülkenin temel ihtiyaçlarını karşılamasına ve altyapısını geliştirmesine yardımcı olabilir.
Sonuç
Güney Sudan’ın bağımsızlığı, uzun süreli çatışmalar ve uluslararası müdahaleler sonucunda 2011 yılında gerçekleşti. Bağımsızlık, Güney Sudan halkı için büyük umutlarla dolu bir başlangıç olarak değerlendirildi. Ancak, iç savaş ve etnik çatışmalar, ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarını hızla bozdu. 2013 yılından itibaren süregelen iç savaş, yüz binlerce insanın ölümüne ve milyonlarca kişinin yerinden edilmesine yol açtı. Etnik gerilimler, yolsuzluk ve altyapı eksiklikleri, Güney Sudan’ın karşılaştığı başlıca sorunlar arasında yer alıyor. Buna rağmen, ülkenin sahip olduğu petrol zenginlikleri, tarımsal üretim potansiyeli ve genç nüfusu, gelecekteki kalkınma için umut vadediyor. 2018 yılında imzalanan barış anlaşması ve uluslararası yardımlar, Güney Sudan’ın istikrar ve refaha ulaşma çabalarını destekleyebilir. John Garang’ın 2005 yılındaki ölümünün ardından Sudan’ın başkenti Hartum’da merkezi hükümet ve Sudan Halk Kurtuluş Hareketi (SPLM) yanlıları arasında çatışmalar yaşandı. Garang’ın ölümü, barış sürecini sekteye uğratma riski taşırken, Sudan hükümeti ve SPLM liderleri barış çağrıları yaptı. Garang’ın yerine geçen Salva Kiir, barış sürecini desteklemeye devam etti, bu da anlaşmanın uygulanabilirliği konusunda umut verici bir gelişme olarak görüldü. Garang’ın ölümünün yarattığı belirsizliklere rağmen, Güney Sudan’da barış sürecinin devamı ve istikrar için çabalar sürmektedir.
Kaynakça
International Crisis Group. (2015). Merging Conflicts in Sudan and South Sudan. In Sudan and South Sudan’s Merging Conflicts (p. Page 10-Page 19). International Crisis Group. http://www.jstor.org/stable/resrep31712.8
Dreef, S., & Wagner, W. (2013). South Sudan. In Designing Elections in Conflict-Prone Divided Societies: the Case of South Sudan (pp. 5–13). Peace Research Institute Frankfurt. http://www.jstor.org/stable/resrep14472.5
İNSAMER. (t.y.). Sudan Raporu: Parçalanmadan toparlanmaya. İnsamer. https://www.insamer.com/tr/sudan-raporu-parcalanmadan-toparlanmaya_1868.html
Agwanda, B., & Asal, U. Y. (2020). STATE FRAGILITY AND POST-CONFLICT STATE-BUILDING: AN ANALYSIS OF SOUTH SUDAN CONFLICT (2013-2019). Güvenlik Bilimleri Dergisi, 9(1), 125-146. https://doi.org/10.28956/gbd.736103
Marina Ottaway, M. E.-S. (2012). SUDAN: FROM CONFLICT TO CONFLICT. Washington: Carnegie Endowment. https://www.jstor.org/stable/resrep13040
NATHAN, D. (2011, March). The South Sudan Referendum. Economic and Political Weekly, 46(11), 25-27. Retrieved from https://www.jstor.org/stable/41151965
Sarwar, N. (2011). The breakup of Sudan. Strategic Studies, 31(1/2), 224-240. Retrieved from https://www.jstor.org/stable/48529353
CARSON, J., & VERTIN, Z. (2018). Sudan: Politics, Engagement, and Reform. Atlantic Council. http://www.jstor.org/stable/resrep16809
United Nations Security Council. (2005, March 31). Security Council refers situation in Darfur, Sudan, to prosecutor of International Criminal Court (Press Release SC/8470). United Nations. https://press.un.org/en/2005/sc8470.doc.htm
YAZAN: ZEYNEP SARI