Uluslararası Adalet Divanı’nda gerçekleşen Filistin’in işgal altındaki durumunu ele alan duruşmalar, Filistin-İsrail ilişkileri açısından önemli gelişmelerin yaşandığı bir platform olmuştur. Bu duruşmaların ilk gününde, Filistin heyeti ve İsrail’in işgal politikalarını eleştiren birçok ülkenin temsilcisi önemli açıklamalarda bulunmuştur. Bu analiz yazısında, Uluslararası Adalet Divanı’ndaki bu duruşmaların önemine ve yaşanan gelişmelere odaklanarak bir değerlendirme yapılacaktır.
Duruşmaların ilk gününde, Filistin heyetinin liderliğini Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki’nin üstlendiği ve Filistin’in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur’un da önemli bir rol oynadığı belirtilmelidir. Maliki’nin yapmış olduğu konuşmada, İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında uyguladığı politikaların insanlık dışı olduğu ve Filistin halkının haklarının sürekli olarak ihlal edildiği vurgulanmıştır.
Özellikle Gazze’deki saldırılar ve Batı Şeria’daki ırkçı şiddet olaylarına dikkat çekilmiştir. Maliki’nin sunumunda kullanılan beş harita, İsrail’in işgalinin başladığı günden bugüne kadar olan süreçte Filistin topraklarının nasıl azaldığını ve işgalin nasıl genişlediğini görsel olarak sergilemiştir.
Filistin’in avukatlarından Prof. Dr. Andreas Zimmermann ve diğer avukatlar da İsrail’in uluslararası hukuku sürekli olarak ihlal ettiğini ve işgale son verme yükümlülüğünü yerine getirmediğini belirtmişlerdir. İsrail’in işgal politikalarının yasa dışı olduğu ve uluslararası toplumun bununla ilgili somut adımlar atması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, İsrail’in apartheid rejimi uyguladığına dair deliller sunulmuş ve Filistinlilere yönelik insan hakları ihlallerinin sistematik ve ciddi olduğu savunulmuştur.
Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) İsrail’in Filistin’i işgalinin hukuki sonuçlarına ilişkin duruşmaların diğer bir oturumunda Küba, Kolombiya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Rusya, Guyana, Gambiya ve Macaristan’dan temsilciler söz aldı.
Küba, İsrail’in işgalinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve Filistin halkına karşı “soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar” olduğunu savundu. ABD’nin İsrail’i “veto ayrıcalığı” ile koruduğunu ve bu durumun işgalin devam etmesine neden olduğunu da belirtti.
Kolombiya, İsrail’in işgalinin “işgal hukukunun temel ilkelerine aykırı” olduğunu ve “derhal ve koşulsuz sona ermesi” gerektiğini vurguladı.
Mısır, İsrail’in Gazze’ye saldırılarını ve ablukasını kınadı ve “insani bir felakete” neden olduğunu savundu. İsrail’in işgalinin “iki devletli çözümü” zayıflattığını ve “nihai amacının Filistinlileri topraklarından tamamen sürmek” olduğunu da belirtti.
BAE, uluslararası hukukun “herkese eşit şekilde uygulanması” gerektiğini vurguladı. İsrail’in Refah kentini boşaltma planını “toplu cezalandırma” olarak nitelendirdi.
Rusya, Filistin’deki sorunların kaynağının “ABD ve müttefiklerinin aldığı kararlar” olduğunu savundu. İsrail’in işgalinin “Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını ihlal ettiğini” ve “yasa dışı” olduğunu vurguladı.
Guyana, İsrail’in işgalinin “ilhak” olduğunu ve “uluslararası hukuka aykırı” olduğunu savundu. İsrail’in “yayılmacı çıkarlarını” uluslararası hukuka saygı göstermenin önüne koyduğunu da belirtti.
Gambiya, işgalin “Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını ihlal ettiğini” ve “56 yıldır devam ettiği için kalıcılık kazandığını” savundu. İsrail’in “apartheid rejimini” daha da kötüleştirdiğini ve Filistinli nüfusu yok etmeye çalıştığını da belirtti.
Macaristan ise UAD ın, danışma görüşü talebi konusunda yargı yetkisini kullanmayı reddetmesi gerektiğini savundu. İsrail’in Filistin ile müzakerelere ve barış sürecine katılmaya hazır olduğunu da ileri sürdü.
Genel olarak, birçok ülke İsrail’in işgalinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu savundu. İşgalin Filistin halkına karşı “soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar” olduğu da öne sürüldü. ABD’nin İsrail’i “veto ayrıcalığı” ile koruduğu ve bu durumun işgalin devam etmesine neden olduğu da eleştirildi.
İran ve Irak temsilcileri, İsrail’i işgalci olarak nitelendirerek, yasa dışı yerleşimlerin kurulması, ayrımcılık ve soykırım suçlamalarıyla karşı karşıya olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca, İsrail’in savaş hukukuna ve insan haklarına uyması gerektiği vurgulanmıştır.
Uluslararası toplumun, İsrail’in işlediği ihlallere karşı harekete geçmesi gerektiği vurgusu yapılmıştır. BM Güvenlik Konseyi’nin eylemsizliği eleştirilmiş ve uluslararası toplumun İsrail’in işlediği suçlar karşısında daha etkin bir tutum sergilemesi çağrısında bulunulmuştur. Bu, uluslararası hukukun evrensel normlarını koruma sorumluluğuna işaret etmektedir. Bu bağlamda, İran ve Irak’ın duruşmalardaki açıklamaları, Filistin-İsrail ilişkilerinin uluslararası hukuk perspektifinden ele alınmasında önemli bir katkı sağlamıştır. Uluslararası toplumun bu konudaki tutumunun daha etkin olması ve uluslararası hukukun işlevselliğinin sağlanması için çaba gösterilmesi gerekmektedir.
Genel olarak, Uluslararası Adalet Divanı’ndaki bu duruşmalar, İsrail’in işgal politikalarının uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve bu politikaların sona erdirilmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamıştır. Uluslararası toplumun, İsrail’in işlediği ihlallere karşı daha etkin bir tutum sergilemesi ve uluslararası hukukun işlevselliğinin sağlanması için çaba göstermesi gerekmektedir.
KAYNAKÇA
Yazan: ÖMER FURKAN POLAT